Köyümüzde artan KANSER vakalarına çözüm arayan hemşerimiz Haluk DİRESKENELİ’nin bir yazısı 28.11.2013
ÖZET: Köyümüzde sel engellemek için bir baraj yapılmış. Hafriyat yaparken beyaz bir toprak çıkmış, insanımız kireç sanmış ve bu beyaz toprağı evlerinin iç sıvası olarak kullanmışlar. Bu madde “Asbest” imiş, yani kanserojen madde.
Değerli okurlarım, Biz 1968 kuşağı Odtü mezunlarının o dönem etkin siyasilerine epey mesafeli bakışı vardır. Bu hikayem çok sonralarını anlatıyor
30 Temmuz 2003 günü sabah 1100de siyah takım elbisemi, beyaz ütülü gomlegimi, en guzel kırmızı kravatımı takıp Ankara Guniz sokak’ta 9. Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel’in çalışma ofisine gittim. Giriste en az 10 tane yapılı, uzun boylu siyah takım elbiseli koruma vardi. Ismimi verdim, nüfus cüzdanımı gösterdim, “Isparta’lıyım”, dedim.
Hemşeri olunca bana öncelik verdiler, içeri aldılar. Geniş bir salona girdik. Geniş 3-kişilik koltukta Suleyman Demirel oturuyordu. Üstünde sarı/ kahverengi ekose yazlık ceket, uyumlu gömlek, kravat ve kumaş pantalon vardı. Kalkıp elini uzattı. Elini sıktım. Daha sonra farkettim herkes elini öpüyor. Solunda tek berjer koltuklarda eski partili iyi takım elbise giyimli yurdun çeşitli yörelerinden partili yerel politikacılar, solunda 2-sıra halktan insanlar vardı, toplam 20 kişi kadardık. Ben oturacak yer olmadığı için ayakta kaldım.
Politikacılardan biri 10 dakika hamasi nutuk attı. Suleyman beyi tekrar politikaya davet etti. Süleyman bey sessizce bütün konuşmaları dinledi. Teşekkür etti.
Önundeki sehpada üst üste çok sayıda kalın kapaklı- ciltli- hard-cover Ingilizce kitap vardı. Etrafta değişik biblolar, küçük heykelcikler. Duvarlarda değişik belgeler, dökümanlar resimler.
Sonra ayağa kalktı, “Bana tek tek anlatacakları olanlar beni takip etsin” dedi.
Arka odaya geçti. Tek tek sıra olduk.
Ilk giden bir dosya sundu, bir proje anlattı, destek istedi.
İkinci giden hanım, bir yakını için hastane konusunda yardım istedi.
Üçüncü adam yanında getirdiği çocuğuna anadolu lisesi imtihanı sonrası destek istedi.
Sıra bana geldi. Bana elini yine yumuşak verdi, “hadi öp” der gibi. Ben yine elini sıktım. “Ispartalı hemşerim, Direskene’densin demek” dedi. “Biliyormusunuz bizim köyü?”, dedim. “Nasıl bilmem” diye cevapladı. Bizim ilçe onun girdiği seçimlerde hep muhalefete oy verir-di.
Bizi anlattım, kardeşlerimi, ailemi, işlerimizi, fotoğraflarımızı, kartlarımızı gösterdim. Kartları alıkoydu. Sonra birkaç ay önce köyümüz Direskene’ye giderken yol boyu çektiğimiz fotografları gosterdim. Köyümüzü anlattım.
Önceden hazırladığım, “Son yıllarda her yaşta artan kanser vakalarının çokluğu ” konusundaki yazı metnini sundum. Baştan sona dikkatle okudu. “Hayret, bundan neden bu güne kadar kimsenin haberi olmamış?” dedi. “Ilgilenecegim” dedi, ve ayağa kalktı.
Beni uğurlarken sırtıma vurup, “Yine gel hemşerim!” dedi. Dışarı çıktım. Ertesi günü iş adresimde aşağıdaki yazı 2- koruma ile elden bana teslim edildi.
Suleyman Demirel- Kişiye Özel
Ankara, 30 Temmuz 2003
Sayın İsa PARLAK VALİ – ISPARTA
Sayın Prof. Dr. M. Lütfü Çakmakçı- Süleyman Demirel Üniversitesi RektörüISPARTA
Sayın Haluk Direskeneli, bugün ziyaretime geldi. Bana “Kendisinin Eğirdir’in Direskene Köyünden olduğunu söyledi. Ailesi hakkında bilgi verdi. Kendisinin makina mühendisi, bir kardeşinin Prof Dr.-Romatoloji, diğer kardeşinin ABD’de Dr. Mühendis olduğunu” ifade etti. Direskene köyü ziyaretleri esnasında, köyde, “Kanser hastalığının yaygın”, olduğunu tesbit ettiğini beyan etti. Bir de not Bıraktı. Bu şikayeti ve notu “TIP Fakültesinin dikkatine getirilmek ” üzere, size gönderiyorum İlginizi rica ederim. Saygılarımla
Suleyman Demirel
Bir aya kalmadan Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp fakültesinden bir otobüs dolusu tıp uzmanı, halk sağlığı uzmanı, doktor, akademisyen, bilim insanları köyümüze geldiler. İnsanlarımızı, aileleri, hayvanlarımızı, elma bahçelerimizi, içtiğimiz suyu, halı tezgahlarımızı, çalışma koşullarımızı, tarım arazilerimizi, evleri, ortamı, havayı, çevreyi incelediler, kan örnekleri aldılar. Uzun süreli bir çalışmanın Sonunda ne buldular? Dersiniz.
Sel engellemek için bir baraj yapmıştık. Hafriyat yaparken beyaz bir toprak çıkmış, insanımız kireç sanmış, evlerinin iç sıvası olarak kullanmışlar. “Asbest” imiş, yani kanserojen madde. Tüm evlerin iç sıvası söküldü, yeniden bildiğimiz kanserojen olmayan bir başka sıva ile kaplandı. Asbest toprağın kullanma suyuna karışması önlendi.
Aradan 10-yıl geçti. Bir anda kanser olayları bitti diyemem. Ancak o günden sonra bu tatsız vakalar göreceli azaldı, umarım ilerde tamamen biter. İnsanlarımız köyümüzde yine eskisi gibi iyi, sağlıklı, uzun, mutlu yaşarlar. Araştırmayı yapan Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi bilim insanlarına ve 9. Cumhurbaşkanım Sayın Süleyman Demirel’e minnet borçluyum. Bu makaleyi onlara olan şükranlarımı ifade etmek için yazdım.
Direskene köyü resmi olarak artık yok. 1964’te ismi değişti. Yuvalı oldu. Süleyman bey için hala var, çünkü seçimlerde bir türlü oylarını nedense tümden alamadığı kendi seçim bölgesi, benim için hep var, çünkü soyadımda var.
Haluk DİRESKENELİ
ODTÜ Makina Mühendisliği 1973 mezunu olup, mezuniyetinden itibaren, kamu, özel sektör ve ABD – Türk yabancı ortaklıklarda (B&W, CSWI, AEP, Entergy) ağırlıklı olarak termik santral temel/ detay tasarım, imalat, pazarlama, teklif, satış ve proje yönetimi konularında çalışmış, bugüne kadar termik santral tasarım yazılımları konusunda yerli piyasaya, mühendislik firmalarına, yatırımcılara ve üniversitelere danışmanlık vermiştir. MMO ve ODTÜ Mezunları Derneği Enerji komisyonları üyesidir.